Avukat Hanım;

Eşimle 7 yıllık evliyiz. Eşim işini bahane ederek sürekli olarak eve geç gelmekte. Yıllardır hatta evlendiğimiz günden beri bu şekilde. Ancak ben beni aldattığından şüpheleniyorum. Aslında eşim iyi bir baba ve evimizle de ilgili biri. Ama bu eve geç gelmeleri ve sürekli olarak telefonunun hafızasını siliyor olması beni gerçekten çok üzüyor. Evet avukat hanım, zaman zaman beni aldattığına inandığım için eşimin telefonunu kurcalıyorum. Ama hem arama kaydı ve hem de mesaj kutusu her zaman bomboş oluyor. Bazen de telefonu çalıyor ve açıp, yanlış numara diyor. Benim de cep telefonum var ama yanlış olarak arayan hiç yok. En son bazı rahatsızlıkları nedeniyle birlikte hastaneye gittik. Hatta ben neredeyse zorla götürdüm ve sonunda eşimin hepatit c hastası olduğunu öğrendik. Siz de bilirsiniz ki; bu hastalık cinsel yolla bulaşan bir hastalık. Bu tanı üzerine eşimle çok büyük bir kavga ettik. Ben kendime de test yaptırdım. Bende hepatit c yokmuş. Eşim artık kimlerle birlikte oluyorsa o kadınlardan bu hastalığı kapmış olmalı. Aklım çok karışık. Bir yandan eşimi hala ilk günkü gibi seviyorum da. Evimizde gerçekten de öyle çok büyük sorunlar yok. Ama beni aldatmasını hiç hazmedemiyorum. Bir avukatla görüştüm. Hemen boşanma davası açalım dedi. Ama ben kendi kafamda daha boşanmaya da tam karar veremedim. Çünkü eşim beni aldattığını kesinlikle kabul etmiyor. Sürekli olarak beni sevdiğini söylüyor. Ne yapmalıyım? Siz ne düşünüyorsunuz? Beni aldattığından artık kesinlikle eminken çocuğumu babasız büyütmemek için bu evliliği sürdürmeli miyim? Hepatit c’li olduğu için hakim eşimin bana tazminat ödemesine kesin olarak karar verir mi? Ben kendim çalışmıyorum ve boşanırsam destek alabileceğim kimse de yok. Lütfen bana doğru bir yol gösterin.

Merhaba;

Sizin sorunuz üzerine gerçekten de çok bilgim olmayan Hepatit C hastalığını internet üzerinden biraz araştırdım. Sizin de bu hastalıkla ilgili biraz araştırma yapmanızı tavsiye ediyorum. Konuyla ilgili bir kaç tıbbi makaleyi incelediğimde; bu hastalığın aslında en çok da kan yoluyla bulaştığını öğrendim. Okuduğum makalelerde aynen şu şekilde ifade ediliyordu; “çok sık olmamakla birlikte cinsel yolla da bulaşabilen bir hastalıktır.”

Yazınızdan anladığım kadarıyla siz zaten eşinizin sizi aldattığına inanmışsınız. Ancak sizi aldattığı yönünde kesin bir deliliniz olmadığı için de kendi kendinize yarattığınız bu inancı da sorgulamaktasınız. Hatta cüretimi lütfen maruz görün ama inancınızın aksi yönünde ikna edilmeye ihtiyaç duyuyor gibisiniz. Çünkü muhtemelen sağ duyunuz aslında size yanılıyor olabileceğinizi de söylüyor olmalı.

Ben sizin yargılarınızdan ve iç sesinizden bağımsız ve tarafsız olarak yorum yapmaya çalışacağım. Öncelikle eşinizin işi gerçekten de eve geç gelmesini gerektiriyor olmalı. Zira evlendiğinizden beri eşinizin eve geç geliyor olduğunu söylemişsiniz. Eşinizin işinin ne olduğunu bilmiyorum. Ancak bir kişi düzenli olarak söz gelimi eve 18:00’de geliyorken; gün gelip de eve dönüş saati 22:00 oluyorsa bu durum belki şüphe uyandırabilir. Ancak bazı işler uzun saatler çalışmayı gerektirebilir.

Mesela kendimden örnek vereyim size.. Her daim ofisten en geç 18:00’de çıkacağım yönünde kararlar alsam da; çoğu zaman bunu uygulayamıyorum. Gündüz ofise gelen giden kişilerin fazla olması; tamamen konsantrasyon gerektiren dosyalarda çalışmama engel oluşturuyor ve ancak el ayak çekildikten sonra gerçek manada çalışabiliyorum. Bazen ofisten sabaha karşı çıktığımı bilirim. Şimdi şayet evli olsaydım; bu benim eşimi aldattığım şeklinde mi yorumlanmalıydı? Elbette ki hayır.

Size, eşiniz eve saat kaçta dönerse dönsün, bunu umursamayın ve kabullenin demiyorum. Ancak eşinizin eve dönüş saatlerinden yola çıkarak bir sonuca varacaksanız; öncelikle eşinizin iş koşullarını iyi araştırın. Gerçekten de çalışma koşulları uzun mesai yapmasını gerektiriyorsa; bu hususta onu mazur görmeniz gerektiği kanaatindeyim. Ha bu koşullarda çalışan biri ile evliliği yürütemem diyorsanız dahi önce bu görüşünüzü eşinizle paylaşmalı; eşinizin çalışma koşullarını yuvanızla, çocuğunuzla ve sizinle daha çok vakit geçirebilecek şekilde iyileştirme imkanları varsa; bu imkanları kullanmasına müsaade etmelisiniz. Sizin anladığım kadarıyla eşinizin uzun sürelerle evin dışında olması ile ilgili bir sıkıntınız yok. Sıkıntınız, buradan yola çıkarak vardığınız sonuçla ilgili.

Eşinizin telefonunun hafızasının sürekli olarak boş olmasına gelince.. Bunu eşinizle paylaştınız mı? Neden sürekli olarak hafızanın boş olduğunu sordunuz mu? Eşinizden yana olmak adına değil; ancak başka ihtimallerin de olduğunu size anımsatmak için hafızanın boş olmasına dair çeşitli ihtimaller üzerinde de durmak isterim. Mesela siz aşırı kıskanç bir mizaçtaysanız ki; yazınız öyle olabileceğiniz kanaatini uyandırıyor biraz; sadece iş nedeniyle irtibat kuruyor olduğu kişilerle ilgili size açıklama yapmak zorunda kalmak istemiyor olabilir. Yada belki telefonunda iki farklı hattı kullanıyor olabilir. Zaman zaman bu hatları değiştiriyorsa; telefonun hafızası da siliniyor olabilir; ki bu daha önce başıma gelmişti.

Eşinizin hepatit c hastası olmasına karşın; siz de bu hastalığın olmamasına gelince.. Belki eşiniz evlenmeden önce bu virüsü zaten taşıyordu. Bu husus hakkında bilginiz var mı? Diyebilir misiniz ki; eşim söz gelimi 2 yıl önce kesinlikle hepatit c değildi. Sonra bu hastalık anladığım kadarıyla daha sıklıkla kan yoluyla bulaşıyor. Hal böyle iken eşiniz gördüğü bir diş tedavisinde, hekiminin ihmali nedeniyle kendisinden önceki hastada kullanılan malzemelerden de bu hastalığı kapmış olabilir. Ayrıca öğrendiğim kadarıyla bu hastalık kişiye bulaştığı anda hemen o an itibariyle bulaşan bir hastalık da değilmiş. Kuluçka evresinde bulaşıcı olmuyormuş. Eşinizde bu virüs şuan itibariyle kuluçka evresinde olduğundan; size bulaşmamış olabilir mi? Ayrıca sadece cinsel ilişki de bu hastalığı bulaştırmak için yetmediğine göre, bir kan alış verişi gerektiğine göre kuluçka evresinden çıkmışsa bile bu virüs size eşinizle bir kan alış verişinde bulunmadığınızdan da geçmemiş olabilir. Kaldı ki; zaten bu virüsün size bulaşmaması aslında gayet olumlu bir şey.

Sizi sevdiğini söyleyen, sizi aldatmadığını iddia eden eşinizin sizi aldattığı sonuca varmadan önce tüm ihtimalleri değerlendirmeniz gerektiğine inanıyorum. Bu inancımın en önemli sebebi de sizin yada eşinizin mutlu beraberliğini önemsemem değil; çocuğunuzun geleceğidir. Bundan 7 yıl önce sizi bir ömür boyu mutlu edeceğini taahhüt eden eşinize inanmış olmalısınız ki; onunla kader birliği etmeyi kabul etmiş ve evlenmişsiniz. Geçen 7 yılda değişen nedir ki; şuan yine aynı kişinin size sizi sevdiğini ve asla aldatmadığını söylemesine itibar etmiyorsunuz?

Öncelikle kendinize güvenmeli, kendinizi sevmelisiniz. Ancak bu halde eşiniz tarafından aldatılmayacak denli sevilebileceğinize inanabilirsiniz. Eminim eşinizin sizi gerçekten de sevdiğine, gerçekten de sevgiyi hak ettiğinize inandığınız an; bu sevgiye, varlığınızın gururuna, birlikteliğinizin onuruna leke düşürebilecek herhangi bir sonuca varmadan önce daha sağ duyulu ve mantıklı değerlendirmeler yapabilirisiniz.

Neden bu kadar kelam ettiğime gelince; siz eşinizi çok sevdiğinizi, eşinizin yuvanızla ilgili bir eş ve çocuğunuza da iyi bir baba olduğunu söylemişsiniz. Tüm bunlar bence yukarıda bahsini ettiğim tüm ihtimalleri dikkate almayı hak ediyor. Ha tüm bu ihtimalleri de değerlendirdiniz ve gerçekten de boşanmaya karar verdiniz diyelim ki; bu aşamadan sonrası için verebileceğim bilgiler..

Araştırmalarımdan vardığım sonuca göre Hepatit C tek başına bir boşanma sebebi değildir. Kişinin eşini aldattığı, başka kişilerle cinsel ilişkiler kurduğunun kanıtı da değildir. Ancak kişinin eşine sadık olmadığına dair başkaca deliller varsa; o kişinin Hepatit C hastası olması, tüm bu diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde; zinayı düşündürtebilir. Açacağınız boşanma davasında zina sebebine dayanırsanız; eşiniz gerçekten de işinin koşulları gerektirdiğinden eve geç geldiğini kanıtlarsa; telefonun hafızasının yukarıdaki gibi bir diğer sebeple boş olduğunu kanıtlarsa davanız red edilebilecektir.

Tazminat hususundaki sorunuza gelince; gerçekten de eşinizin zina yaptığını kanıtlarsanız; manevi tazminata hak kazanacağınız kesin. Maddi tazminat içinse bu evliliğin sona ermesi nedeniyle maddi bir zarar görmüş olduğunuzu ispatlamanız gerekir. Başkaca maddi talebiniz ise katkı payı alacağıdır. Şayet evlilik birliği içerisindeyken; eşiniz bir mal varlığı değeri edindi ise ve siz de bu değeri edinmesinde bir katkı koymuşsanız; boşanmanın kesinleşmesi ile birlikte katkı payı alacağınız da doğar. Çocuğunuzun velayetinin size verilmesi halinde çocuğunuz için iştirak nafakası ve şartlarınız varsa kendiniz için de yoksulluk nafakası da alabilirsiniz. Bu alacaklarınız ile ilgili daha önceki yazılarımdan da daha detaylı bilgiyi alabilirsiniz. Bu yazılara da gazetemiz internet sitesi olan www.turistikcesme.com adresindeki bana ayrılan sayfadan ulaşabilirsiniz.

Tüm bu yazının nihayetinde sizin de anlamış olduğunuz üzere ben size tek bir yol göstermek yerine; farklı ihtimaller hakkında şahsınızda farkındalık yaratmaya çalıştım. İnancım odur ki; ortak bir çocuğa sahip evli çiftlerden birisi boşanmaya karar vermeden önce bir kere daha düşünmelidir. Mutlu evliliklerde yetişen çocuklar, mutlu birer birey olacak; her mutlu birey, mutlu bir toplumu oluşturacaktır. Çocuk gibi mutluluğu seçimlerinden ziyade anne ve babası için kendisine yazılan kaderine bağlı bir canlının sorumluluğunu almış kişiler; artık sadece kendileri için değil, onun için de yaşamak durumundadır. Umarım aileniz için en doğrusuna karar verirsiniz ve zaman da kararınızda yanılmadığınızı kanıtlar. Mutluluklar…